Re:Zero kara Hajimeru Isekai Seikatsu

2016 yılında çıktığı dönemde büyük sükse yapıp ciddi manada ilgi gören Re zero, aradan geçen iki yılda bu popülaritesini daha da arttırarak Isekai türünün en bilindik örneklerinden birisi konumuna geldi. Çıktığı dönemde 40 dakikalık özel açılış bölümünü izleyip sonrasında bir türlü izleme fırsatı bulamadığım seriyi sonunda yeniden başına oturup tamamlayabildim.

Son yıllarda fazlasıyla yaygınlaşan hatta sömürülen bir tür haline gelen ve Isekai diye adlandırılan, gerçek dünyada öldükten sonra bir fantezi evreninde yeniden yaşam hakkı elde eden bir ana karakteri takip ettiğimiz ekolden gelen seriyi diğer türdeşlerinden ayıran en temel özellik kahramanımız Subaru’nun öldükten sonra zamanda bir miktar geri gitmek koşulu ile hayata geri dönebiliyor olması. Bu bağlamda şu ana kadar türü içerisinde görülmemiş bir yol izleyen Re:Zero, hikaye kurgusundaki iyi planlanma ve yaşanan olayların ağırlığını hissettirmedeki başarısı ile gerçekten farklı bir iş çıkarabilmeyi başarıyor.

hj

İlk bölümünden itibaren şiddet ve gerilim öğelerinden sakınmayıp, Subaru’yu ve yandaşlarını acınası durumlara sokmaktan çekinmeyen seri, aslında pek de uzun bir zaman dilimini anlatmıyor. Subaru’nun öldükten sonra belirli bir kayıt noktasına geri dönebilme yeteneği sayesinde üç – dört ayrı hikaye dilimini farklı yöntemlerle aşmak için defalarca uğraşması seyrediyoruz seri boyunca. Anlatılan zaman dilimi kısa olmasına ve bazen yerinde fazla sayıyor gibi hissettirmesine rağmen Re: Zero kendisini başarılı kılan en önemli etkenler olan gizem ve belirsizliği hiçbir zaman açık etmeyerek veya bazılarını açığa çıkarsa da üzerine sürekli yenilerini ekleyerek seyirci üzerinde oluşturduğu gerilim ve ürpertiyi serinin sonuna kadar korumaya başarıyor. Bu belirsizlik hissi oluşturulan dünyanın karanlık atmosferini desteklediği gibi seride ansızın gerçekleşen ve şok etkisi yaratan sürpriz gelişmelerin de gerçekçi hissettirebilmesi açısından gerekli altyapıyı sunuyor. Kullanılan müzikler ve oluşturulan doğa üstü dünyayı oldukça başarılı ve artistik bir biçimde seyirciye aktaran görsel sunum ve özenli animasyon da gerilim, gizem ve tedirginlik olgularını hat safhaya taşımada kilit rol oynuyorlar. Bu açıdan bakıldığında serinin bütün bu olumlu yanlarını müthiş bir ahenk ve harika bir yönetmenlik becerisi ile bir araya bir getiren 15. Bölüm sonu var ki; Re:Zero bu küçük sekans içerisinde kendi oluşturduğu standardın çok çok üstüne çıkarak bir an için olabilecek en iyi karanlık-doğa üstü kurgusal anlatımlardan birine dönüşüyor!

ytj

Seri boyunca hikayeye irili ufaklı rolleri ile birçok karakter dahil oluyor ve bunların bazıları da izleyici üzerinde etki bırakmayı başarabiliyor. Emilia ve Rem gibi sevilmemesi çok zor olan karakterlerin yanında, kendi özel hikayesinin flashbackler ile anlatılma şeklini ayrıca başarılı bulduğum yaşlı kılıç ustası Wilhelm ve ana karakterimizle nefret ilişkisi yaşadıktan sonra ona yardım etme konusunda önemli bir rol üstlenen şövalye Julius da hikayenin akışı içerisinde kendilerini önemsememizi sağlıyorlar. Ancak iş ana karakterimizi değerlendirmeye gelince olay çok daha karmaşıklaşıyor. Alışılagelmiş ana kahraman yapısından fersah fersah uzak olan ve metanetsizliği ile sık sık nefret duyulası bir portre çizen Subaru, kafasındaki hayranlık duyulası ana karakter şablonuna hiç uymayan seyirci için özdeşleimesi çoğu zaman imkânsıza yakın olan bir karakter. Fakat alışagelmiş romantik fantezi kahramanından bu denli uzak olan ve bütün kusurları, güçsüzlüğü ve acizliği ile gözlemlenebilen Subaru, onunla aynı şartlarda olsa benzer hisleri yaşayabileceğini seyirciye hissettirmesi açısından bir ayna görevi de görüyor.

jrty

Subaru’nun bu kompleks yapısı, çaresizlikle defalarca yüzleşmesi sonucu yaşadığı psikolojik çöküşler ve çok kere ölümü tatmış olmasına rağmen o acıyı yeniden yaşama korkusunu hissettiğinde sergilediği çirkin ama bir o kadar da insani tepkilerle hikaye içerisinde iyice güçlendiriliyor. Bu tarz animelerin ana karakterlerinin çoğunda görülen neet-otaku eğilimlerini dışa vuruşu kendisinin en bayağılaştığı noktalar olsa da, seri boyunca birçok kez cehennem ile yüzleşen Subaru kimi zaman kendi iradesi, kimi zamansa yanındakilerin desteği ile ayağa kalkıp mücadeleye devam etmekten hiç vazgeçmiyor ve animenin süresi boyunca ciddi bir karakter gelişimi gösteriyor. Kendisi şahsına münzevi kişiliği ile seyircileri kutuplaştıran ve seveni kadar nefret edeni de olan bir ana karakter ve hakkında kesin yargılara varmak zor. Ancak Subaru’nun genel anlamda kötü yazılmış bir karakter olduğunu iddia etmek mümkün olsa da seri boyunca çok başarılı şekilde yansıtılan bir gelişim gösterdiği de kesinlikle yadsınamaz bir gerçek.

Zamanda geri dönüp olacakları değiştirme şansına vaki olan bir ana karakteri merkezine alıp Steins Gate gibi efsane statüsünde bir animeyi bizlere sunan White Fox stüdyosu, Re:Zero’da da aynı olguyu etkili bir biçimde işliyor ve önceki şaheseri kadar unutulmaz olamasa da ortaya kaliteli ve başarılı bir iş çıkarıyor.

  • Hikaye anlatımı – 9 –  Hikaye özünde o kadar iyi olmamasına rağmen anlatım şekli üst düzey.
  • Seslendirme – 9 – 
  • Karakterler – 8 – 
  • Sürükleyicilik – 8.5 –
  • Teknik detaylar – 9 – Opening’ler fena değil özellikle ikincisi daha başarılı ancak ilk ending muazzam! Animasyon kalitesi ve çizimler ise üst seviye.
  • Genel – 8.5 – 

Re:Zero kara Hajimeru Isekai Seikatsu’ için 3 yanıt

Yorum bırakın